deus siva natura: tanrı ya da doğa

Spinoza’nın panteizmi merkezine töz kavramının yerleştiği felsefi sisteminin zorunlu sonucudur. Tanrı tıpkı doğa gibi ya da tersi, Etikada dendiği üzere, töz (substantia) olarak, “şeylerin özünün ve varoluşlarının ilk ve özgür nedeni”dir. Tanrı ve doğayı birlikte düşünmek ya da daha doğru bir deyişle bir olarak düşünmek monizmdir: Şeylerin tümümün varoluşsal ilkeleri itibariyle tek bir nedene ya da ilkeye kadar götürülebileceğini öne süren bir yaklaşım.

Spinoza, “yaratıcı doğa” ile “yaratılan doğa” gibi ayrımlar koysa da bütün fenomenlerin tek bir tözden kaynaklandığını, tek bir töze nedensel olarak bağlı olduğunu öne sürer. Bu töz kavramından anlaşılan “kudreti ve nedeni kendinde olan şey” olmasıdır, “özü gereği zorunlu olarak hem kendisinin hem de her şeyin nedeni” olan şey. Tanrı ya da Doğa aynı anlama gelmek üzere şeylerin varolmasını ve ve etki etmelerine yol açan kudreti ifade eder. Töz kendi kendisinin nedenidir, varolan her şey de bu zorunlu nedenselliğin belirleniminde onun sıfatları ve bu sıfatların tezahürleri olarak ortaya çıkar. Spinoza bu nedenle varolan her şeyin yine zorunlu olarak Tanrı’nın doğasını ortaya koyduğunu söyler ya da aynı anlama gelmek üzere Doğa’nın özünü (Etika, sf. 89)

Spinoza’nın Tanrı’sı, insanmerkezciliğin temel yanılgısını oluşturan dinsel önyargının bertaraf edilmesini hedefler temelde. Geleneksel felsefenin ve teolojinin eleştirisine felsefenin ve teolojinin içinden meydan okumanın yoludur bu. Buna göre varoluşta amaçlanmış bir yaratım mevcuttur, her şey insan için ve insan da tanrı’ya tapsın içindir. Spinoza bu temel önyargıyı zihinsel bir çarpıklık gibi ele alır, insanın kendi suretinden bir tanrı kurgulaması gibi. Oysa Tanrı tıpkı doğa gibi ya da başka bir deyişle doğanın kendisi olarak vardır ve doğadaki her şey, her zaman her yerde aynı olan doğa yasaları gereği var olur, yine bu yasalar gereği şu ya da bu yönde biçim değiştirir. Dolayısıyla her şeyin doğasını açıklamaya yönelik yöntem de bir ve aynı olmalıdır.

Bu nedenle Tanrı kendi nedeni kendinde olan ve varolan her şeyin zorunlu nedeni olan Doğa’dan başka bir şey olamaz. Tanrı, doğa, zihin ya da duyguların doğası hepsi aynı nedensellik içerisinden anlaşılmak durumundadır. İki ayrı tözden bahsedilemez, iki ayrı nedensellikle özsel olarak varolan iki ayrı nitelikten söz edilemez, “her şeyi doğanın evrensel yasaları ve kurallarıyla anlamalıyız” (Etika, sf.197) Spinoza Tanrı’nın zorunlu nedensel varlığını başlangıç noktası olarak bu bağlam içerisinde kanıtlar Etika’nın birinci bölümünde. Bu tıpkı doğanın zorunlu nedensel varlığının kendi içinde kanıtlanmasından başka bir şey değildir. Burada Tanrı denilen töz, tıpkı doğa gibi, ezeli, ebedi ve sınırsız bir varlık olarak vardır ve bu varlığın hareketi de tıpkı varlığı gibi zorunludur.

Spinoza sisteminde Tanrı denildiğinde doğa kastedilir ya da tersi, ‘Tanrı ya da Doğa’ denilen şey, başka bir açıdan ‘Tanrı, yani Doğa’ şeklinde de okunabilir. Burada metafiziğin hem altüst edildiğini hem de bir ontoloji olarak kurulduğunu söyleyebiliriz. Etika’daki dili kullanrak söylecek olursak, özü varoluşunu gerektiren, kendisinin nedeni, yani başka hiçbir şeye bağlı olmayan fakat başka her şeyin kendisine bağlı olduğu saf varlığa Tanrı diyebiliriz, doğanın bir soyutlaması, dinlerin vaazettiği yücelik makamından edilmiş bir katıksız varlık durumu olarak Tanrı, varolmanın sonsuz gerçekleşmesi durumunun soyutlanması.

Zihin ya da Düşünce de elbette doğaya aittir, doğa tarafından koşullanmış; Spinoza Tanrı’yı “yer kaplama” (Res Extensa) ve “düşünme” (Res Cognitans) sıfatlarıyla ele aldığında zihni Kartezyen felsefenin tuzağından kurtaracak bir zemin oluşturur. Hem ontolojik kanıtlamayı yerinden eder hem de her şeyi doğaya ait kılarak, Tanrı’yı ilk neden olarak kaydedip her şeye içkinleştirerek zihin-beden ikiliğini aşacak bir hamlede bulunur. Tanrı olmaksızın bir şey ne varolabilir ne de kavranabilir, varolmanın ve kavranmanın temeli aynı nedensellik yasasıdır. XXXV. Önerme’nin Ek’in de Tanrı’nın doğası gereği zorunlu varlığı ve varolan her şeyin önceden onun tarafından koşullanmış olduğu, zihnin lavrayışının temelinin de bu koşullanmanın bir parçası olarak işlediği kanıtlanır. Elbette bu mantıksal yani tümdengelim yöntemiyle yapılan bir kanıtlamadır. Spinoza bu açıklamayla insan hezeyanlarının doğaya ve tanrıya yansıtılmasının sonucu olan dinsel önyargıların bertaraf edileceğini düşünür. Şeylerin özüyle ilgilenmek yerine son nedenlerle ilgilenmenin sonucudur bu önyargılar. Tanrı’nın çarpık kavranışı, son nedenler öğretisiyle doğanın altüst edilmesi anlamına gelir Spinoza’da. Spinoza’nın Tanrı’sı Doğa ile aynı anlama gelmek üzere bu altüst edilmişliği düzeltmeyi hedefler.

18 Yanıt to “deus siva natura: tanrı ya da doğa”

  1. Tansel Güçlü Says:

    Bu arada Ulus Baker’i 2 gün önce kaybettik. Spinoza deyince aklıma geldi. Artık özgür…

  2. banu Says:

    Ah evet Tansel. Senin adresteki aşk ve ideoloji üzerine okuma yaparken benim de aklıma o geldi. Spinoza ve Aşkın Diyalektiği ile ilgili bir yazısı vardı Körotonomedya’da…

  3. Tansel Güçlü Says:

    Sağol Banu, çok teşekkür ederim. Yazıyı buldum ve okudum sayende. Çok iyi Spinoza bilmem ama tez danışmanım olan hocam bayağı okumuş ve etkilenmiş biridir Spinoza’dan. Yazıyı onunla da bir tartışmayı düşünüyorum. Sonu ise aşkın ideolojiye dönüşüne açık bir vurgu yapmış;

    “Ya da aynı düzlem üzerinde kıskançlığın, üçlü ilişkilerin temelleri atılıverir. Aşkı artık pek ciddiye almayan, onu hemen bir ailevi düzene, ‘özgür aşk’ sanılan bir savurganlığa, giderek bir ideolojiye dönüştürmeye çok elverişli bir çağda yaşıyoruz. Spinoza, üçyüz yıldan daha uzun bir süre önce, cinsel aşkı hangi anlamda ciddiye alabileceğimizi bence Freud’dan bile daha kesin bir şekilde ortaya koymuştu oysa: vücudun ve zihnin başka etkileşimlerine ket vurmayan, aşırıya varmayan bir şefkat ilişkisi… Şefkati analığa, burjuva aile değerlerine yükleyip yokeden bir dönem Spinoza felsefesini unutturdu. Şimdi yeniden aramaya bu yüzden başlıyoruz…”

    Gerçi bence bir ideoloji artık. Yazının tam metni için;

    http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=8,81,0,0,1,0

  4. kacakkova Says:

    sahi mi söylüyorsun tansel, haberim yoktu, cok üzüldüm gercekten….

    iyi yetismis, donanimli bir entelektüeldi, cok yazisini okudum ve okudugum her yazisinda bunu yetkinligi hissettim……

    spinoza konusunda da saniyorum bizdeki en önemli isimlerden biriydi….keza marks, freud, deleuze gibi bilinen isimler ya da tarde gibi pek bilinmeyen isimler hakkinda ne yazdiysa önemli seyler söyledi…..

    ask konusunda senin yazinin yorumunu yaparken link vermistim yazisina….hem spinozaciligi anlamak hem de ask konusunda özgün diyebilecegimiz önemli bir bakis sunmak bakimindan ilginc bir yazi bu……

    onun körotonommedya’da yayinlanmis cok önemli yazilari var.onlari degerlendirerek baska seyler söylemeye calismayi, oradan beslenmeyi ve ona dayanarak kimi basliklar acmayi istiyordum…..demekki yoklugunda yapilacak bunlar…..

    artik özgür olmasinin bir önemi kalmadigi kadar özgür……

  5. özgürtin Says:

    spinozaya gidiyim geliyim senelerdir felsefeyle ugraşırım yüzlerce filozof okudum onun etik i kadar beni yoran bir kitap olmadı üstelik bir bokta anlatsa gam yemem kendi yazmış kendi inanmış pislik herif spinoza sokratesin orasını yesin

  6. özgürtin Says:

    bu gün yaşasaydı spinoza bizim bar sohbetlerimize bile katılamazdı o dönem yazmış kimsede anlamamış anlasalar kitap olmazdı zaten adam tanımlaya tanımlaya bi hal olmuş ama şunu unutmuş tanımlardan anladıkları idaları herkes aynı anlamaz üstelik bir ögretisi yok bilge takılıyor gotlek gıcık oldum yaw

  7. kacakkova Says:

    valla anlamadıysan bunda spinoza’nın sucu nedir?
    anlatmış işte bir şeyler, daha ne olsun?
    anlamadıysan anlamadım, anladında boş geldiyse boştur felan diyebilirsin.
    daha ne istiyorsun.aynen bildiğin kelimelerle, her satırını anlayacagın bir etik kitabı yazmadı diye bunca kızmak sacma.
    “pislik heriflik”le ne alakası var şimdi kendi yazıp kendi inanmasının…..
    adamın bizim bar sohbetlerine katılmayacağı kesindir, bizim bar sohbetlerinde katılınacak bir şey de yok zaten……
    malum….
    ama sohbete devam edip spinoza’yı aklından cıkarmanda bir sakınca yok……
    “bir öğretisi yok” diye adama gotlek demişsin ya, en saçması da bu olmuş dediklerinin……öğretisiolmayanakızvermeyengillerdensin demek…..
    spinoza sevenler cemiyetinin bir ferdi olarak allah nasıl biliyorsa öyle yapsın seni diyorum……

  8. radsiz Says:

    yukarıdaki sefil yorumlar aslında spinoza öğretisiyle fazla çelişmiyor.aklı kıçında olanların anlıyamıyacağı zorunlulukları keşfetmiş.üstelik izafiyet teorisinin esin kaynağıdır

  9. alidenizo Says:

    spinoza muhyiddin-i arabi ile ibn-i meymun (maimonides) ‘in vahdet-i vücud anlayışını vahdet-i mevcud olarak anlamış.

  10. Salihan Says:

    duyguları Spinoza kadar ayrıntısıyla adlandırablen ve birbirinden ayırabilen birisini daha bilmiyorum

  11. Phantom ucan Says:

    Biz varoldugumuz icin,Allah vardir. Allah hepimizi yaratirken bize verdigi can ile bizimle birliktedir,ama yasamimiza karismaz,cünkü bizi yaratirken bize özgür irade vermisdir, bu irade ile Insanlar kendi yasamlari üstünde kendileri kararlar alirlar,iyi yada kötü, Allah kötü olmadigi icin, bizde Kötü olamayiz, Kötülük sadece baskalarina kendi resit aklimizi verirsek olusur.Baskalarini kendi yasamimiz üzerine kontrol hakki verirsek (Imamlar, tarikat Hocalari) ,Idolojileri ile ve kati sozial Dogmalarla, biz sadece yasayan Köleler oluruz, bunu kirmanin tek yolu vardir o da Aklimizi kullanip, bilinclenerek,tecrübe edinerek, bu ölümlü Dünya yi yasayarak elde edebiliriz.. Insanlar Allah in varoldugunu kabul edip,yasamaliliar, Idolojilere ve Sozial Dogmalara bagli olmadan.
    tüm sozial Dogmalari ret etmiyorum ama tüm Idolojileri.
    Insan nasil yasamak istiyorsa ,diger insanlara da bu hakki tanimali, ben Insanlarin Hür,Özgür, bagimsiz kendi akillarini kullanarak yasamalarini istiyorum, siddet e ve baskiya basvurmadan. Herkesin Tanrisi kendisine.
    Spinoza, John Locke, Voltaire, Thomas Hobbes, David Hume, Immanuel Kant.
    Insanlar artik kendi yasamlari üstünde sorumluluk almaliar.Almak istemiyorlarsa, Idolojilere tapiyorlarsa, tapmak istemeyenleri tapmak icin baski yapmasinlar.

  12. mütercim arif Says:

    phantom ucan’ın “ideolojisiz yaşam” tahayyülünü anlayamadım; üstelik “iyi” bir tanrı’ya inanmış ve “sozial dogmalardan” kendimizi -her nasılsa- “tamamen” sıyırmış olarak?

  13. Phantom ucan Says:

    Idolojisiz yasam: Insanlar tarafindan yapilan tüm Dinlere tapmadan, aklimizi kullanip, yasamak.
    Bizi yaratan bir sey var buna Allah diyelim, bu sey tek bir Din e , hattA INSANLAR TARAFINDAN YAPILAN BIR DIN E BAGLI OLAMAZ.
    Bizi rahan sey, bizi yarattigi icin iyidir, cünkü kötü hicbirsey yaratamaz.
    Ateist degilim, ama Dinlere innmiyorum, cünkü Donlere inanmak demek, kendi özgür iradeni bir Idolojiye kurban etmek demekdir.
    Sozial Dogmalar dan tamamen kendimizi arandiramayiz, cünkü bu Sozial Dogmalarla bir toplumun düzeni saglabilir, ama biz düsünen insanlar olarak bu Sozial Dogmalari günümüz sartlarina uygulayabiliriz. Mesela cok evlilik, belki 7 yy nin Arap Dünyasinda gerekliydi ama 21 yy , gelisen Dünya da cok evlilik Kadinlara haksizlik ve Erkekler icin bir Finansal yük.
    Mesela Büükler herseyi iyi bilir, soru sorma mentalitesi degistirilebilir ve cocuklara, soru sor ancak bu sekilde gelisebilirsin diyebiliriz, aslinda hersey mümkün, sadece icimizde yasadigimiz hergün alisdigimiz alisknliklarimiz birakmaliyiz, yeni tecrübelere acik olmayiz.

  14. Phantom ucan Says:

    Simdi sormadan söyleyeyim ben neye inaniyorum,Mathematik e, Doga kanunlarina, Physik e ve burdan cikan bilgilere, Tecrübelerle edinilen, bilimsel olarak aciklanabilen bilgilere,yani Bilim ve Teknolojiye, simdi diyeceksiniz ama bunlar insanlar tarafindan yaratildi ,evet ,ama bunlarin hepsi edindigimiz Tecrübelerle, Formüllerle, Deneylerle aciklanabiliyor, herseyin bir aciklamasi var, böylece Allah in varligini anlayabiliyoruz, cünkü bunu anlamak icin bir Aklimiz var. Bizi yaratan bizi yarattigi zaman bizi bu sekildemi yaratti, Homo Sapiens olarak mi yaratti, hayir biz böyle olmak icin 3,5 Millar Yilik bir Evolution dilimi gecirdik,ve Evolutionumuz devam ediyor. Bu 3,5 Millarlik dönemde ,Insanlar daha yeni, belki tüm canliliar bir Atadan geliyorlar bunu arastirmalar gösterecek, Bilim ve Teknoloji ilerlerken benim Dinlere olan inancim azaliyor, biz Enerji olarak variz ve öldüyümüz zaman Enerjimiz Dünya ya belki Universum a dagiliyor, onun icin ben ne Cennem e ne de Cennet e inaniyorum, ölüm den kokmanin da anlami yok, biz ölürsek zaten ölüm bizi bulamaz, biz onun icinhayatimizi iyi gecirmeliyiz, Carpe Diem. Belki yanlis düsünüyorum, ama buna bir Insan olarak hakkim var, Isteyen istedigi Idolojilere inansinlar, ben ama Dinlere inanmiyorum, Ateist de degilim,cünkü bizi bir sekilde yaratan ama insanlarin hayatlarina karismayan bir Energiye inaniyorum, bu Enerjiye Allah diyelim.
    Sözün öze, insanlar istedikleri gibi yasayin, diger insanlarin hayatlarina saygi ederek, bu ölümlü Dünyayi bir Cennem olarak degil bir Cennet olarak yasasinlar, bakin o zaman bu Dünya da Dinler yüzünden ve Sosyal sorunar yüzünden olan cogu kavgalar önlenmis olur.Bu benim fikrim. .

  15. Phantom ucan Says:

    Cocuklara daha 3-4 yasinda Aleleri tarafindan ,insanlara saygi ve sevgi duygusu ögretilirse , yani Anne ve Babalar cocuklarina sevgi gösterirlerse,zaman ayirlarsa Cocuk ilkyasindan itibaren sevgiyi ve saygiyi tanir.
    3-4 yasindan sonra Anne ve babalar cocuklarin Dünyasini positiv etkilemeli, Dünya yi yaratan iyi birseyin oldugu aciklanmali ve bu seyin Dünya ya sevgi verdigini ama Insanlari özgür irade ile donattigini aciklamalari gerekir. Her Insanin iyi oldugunu, bazi insanlarin iradelerini kötü kullandigi ama bunlarin sayisinin az oldugu cocuklara daha kücük yaslarda ögretilmeli.
    Cocuklar a her zaman aciksözlü olmalarini ve soru sormaktan kacinmamalarini ögretmeliyiz. Ilkokuldan itibaren,hatta Anaokulndan itibaren. böylece Toplum a Mutlu ve Aciksözlü, diger insanlara saygi duyankarakterli sorumlu vatandaslar yetistirmis olup, Allah in sadece gözeten birsey oldugunu , bizim kendimizin bu yasamda sorumlu bireyler olarak yasadigimizi anlayabiliriz. bos Idolojilere bagli kalmadan, özgürce yasamin daha iyi oldugunu anlatabiliriz.,gösterebiliriz.
    Cocuklar, yetiskin olduklari zaman Sociability, Politeness, ve Critism kisilikli karakterler olur.
    Idolojiler sadece insanlarin yetismesinde bir Indoktrination aracidir ve insanlari köle yapar.ve ret edilmeleri gereklidir, ben iyi yetisen, sorumluluk duygusu ile yetisen insanlara güveniyorum.

  16. Phantom Ucan Says:

    Spinoza nin düsüncesi ile Insanlari Platon nun magrasindan cikarmaya calismis ama o dönemin Halki buna hazir olmadigi icin dislanmisdi,
    Peki 21 yy da yasayan bizler, yasadigimiz magradan cikmaya hazirmiyiz,bence haziriz ,Insanlar artik Teknolojinin olanaklari ile bilgilere istedikleri anda kavusabiliyor, insanlar istemeseler bile Bilgilerle donatiliyorlar, bu bilgiler insanlari düsünmeye sevk ediyor, belki cogu kisi bu Bilgileri dogru kullanamiyor ama bu bilgileri kullananlar, diger insanlari etkiliyorlar, Insanlar Aydinlanma nin fikirleri ile tanisiyor, John Locke, Immanuel Kant, David Hume, Voltaire,George Barkeley insanlar bu düsünürlerin fikirleri ile tanisip bu fikirlerle yetisiyorlar.
    Ben 21 yy da umutluyum, cünkü 21 yy, özgür bireylerin yüzyilli olacakdir. bu benim umudum.

  17. Elvan Says:

    Bugün artık macrocosmos ve microcosmosun aynı düzeneklerle varolduğunu, bosluğun aslında boşluk olmadığını, boşluk denilen uzaydaki 1 cm küpte sonsuz enerji bulundugunu ve paralel evrenlerin varolusunu bize quantum fiziği, Stephan Hawkings ve çagimizin bilim adamları anlatmaya çalisiyor..Spinoza çağının çok ötesinde hersey birden dogar bire döner demiş, Hallacı Mansur gibi bu sırrı hissedebilmiş, ve onu anlayamayanlar tabii ki aforoz etmiş. ..ve biz hala eski paradigmalarla, felsefi literatürün çağı geçmiş modelleri, aforizmalarıyla onu tam anlamıyoruz, felsefeci bilimsel olmalıdır değil mi? Bilim ilerledi hanımlar beyler! 1950-60 degil artık 2013 teyiz 70 yıl gerinin bilimsel kuralları gecerli degil. .

  18. Fixer Says:

    Phantom arkadaşım, bence çok doğru yoldasin. Tüm dinler, insanlar tarafından yaratılmıştır. Bize düşen ise, bu çokluğun arkasındaki sırrı araştırmaktır.

Yorum bırakın