pasif devrim

Gramsci’nin siyaset felsefesine Marksist bir perspektifle dahil ettiği kavramlardan biridir pasif devrim. Kavramı tarihçi Vincenzo Cuoco’dan ödünç aldığını anlıyoruz Defterler‘de. Couco deyimi 1799 Napoli devrimi için kullanmıştır, özellikle İtalyan risorgimento’sunun ilk dönemi için. Gramsci kavramı yeniden içeriklendirir. Toplumsal mücadelenin ve çelişkilerin, devrim, değişim, özgürlük gibi söylemlerle ivmelenmesi, toplumsal rıza üretimiyle muhalif söylemlerin egemenlik için yeni bir hegemonya tesisinde kullanım sürecini anlatır. Hegemonyasının tehdit altında olduğu bir bunalım durumunda egemenliğin (burjuva devletlerin) organik krizi aşmak için kullandığı stratejidir bu. Devrimin pasifleşmesinden kastedilen de kabaca budur. (“Pasif devrim kavramı”, sf. 297-305, Hapishane Defterleri, Antonio Gramsci, Belge Yayınları, çeviren: Adnan Cemgil).

Pasif devrim kavramının Gramsci’deki belirgin anlamı, tanım olarak “yeniden kuruluş” ya da “restorasyon”dur. “Pasif devrim-yeniden kuruluş” şeklinde geçiyor Defterler‘de. İtalyan risorgimentosu’nu değerlendirilişi bu anlamdadır. Risorgimento, birleşme ve yeniden doğuş demektir. 1848-1886 yıllarında İtalyan devletlerinin birleşimini ifade eder; burada yeniden doğuş anlamında bir yeniden kuruluş söz konusudur. Fransa’daki jakoben devrimlerle karşılaştırıldığında İtalya’daki toplumsal değişim süreçleri daha pasif bir siyasal yol izlemiştir. Yeni düzenlemeler, yeni müdahaleler ve birleşimler meydana gelmektedir, fakat jakoben ya da  radikal bir devrim değildir söz konusu olan; iktidarın el değiştirmesi yeni bir toplumsal formun ortaya çıkması değildir.

“Pasif devrim” kavramı sıkı sıkıya politika biliminin iki genel ilkesine bağlıdır: 1. Hiç bir toplumsal kuruluş, kendisinde gelişen üretici güçler daha sonraki bir harekette yerini bulmadıkça, yok olmaz; 2. Toplum,  çözümlenmesi için zorunlu olan koşulları daha önceden doğmamış olan ödevleri yüklenemez, vb. Bu ilkelerin bütün genişlikleriyle eleştirici bir görüşle işlenmesi ve bütün mekanizm ve fatalizm tortularından arınması gereği kendiliğinden anlaşılır.” (297)

Pasif devrim, bu anlamda, Gramsi’de, “burjuva demokratik devrim” denilen sürecin radikal olmayan bir gerçekleşmesidir. Olan şey bir restarasyondur. Düzenin yeniden düzenlenmesi. Devrimler de böyledir, ancak yeniden düzenlenme devrim durumlarında sınıfların yer değiştirmesi, toplumsal bir altüst oluş ve dönüşüm anlamına gelir. Pasif devrimde olan şey dönüşüm sürecinin bunun tam tersi yönünde kullanılmasıdır. Radikal toplumsal değişimleri engellemek üzere iktidar yeniden dizayn edilir, bir restorasyon gerçekleştirilir.

Gramsci ayrıca, Gandhicilik ve Tolstoyculuk dediği eğilimleri de pasif devrim kavramı içinde düşünür.  Ama her ikisini de, din rengine boyanmış safça teorileştirmeler olarak işaret ederek ayrıştırarak yapar bunu. “Pasif devrim kavramı”nın hareket savaşı ve mevzi savaşı gibi savaş terimleri ile karşılaştırıldığını görürüz. Defterler‘deki bir önceki bölümün başlığı “Siyasal Mücadele ve Savaş”tır, orada hareket savaşı ve mevzi savaşıyla ilgili bir yorum sunulur. Gramsci’nin sorusu, pasif devrimin, hareket savaşıyla kıyaslandığında mevzi savaşına benzertilebilir olup olmadığıdır. “Mevzi savaşıyla pasif devrim arasında mutlak bir benzerlik var mıdır? Ya da hiç olmazsa, mevzi savaşının hareket savaşı olacağı aşamaya kadarki kavramın birbirine benzetilebileceği bir tarihsel dönem var mıdır?”(sf.299)

İşte bir problem daha: Cavour-Mazzini mücadelesinde Cavour mevzi savaşı demek olan pasif devrimin, Mazzini ise hareket savaşı denilen halkçı hareketin temsilcileriydi. Bu nitelikleriyle ikisi de aynı ölçüde tamamıyle gerekli değil miydi? Bununla birlikte şu olayı gözden uzak tutmamak lazım: Cavour, kendi işinin bilincine ermiş (hiç olmazsa belirli bir ölçüde) olduğu kadar, Mazzini’nin işinin de ne olduğunu kavramıştı. Fakat Mazzini ne kendi işinin ne olduğunu anlamıştı ne de Cavour’unkini. Eğer Mazzini böyle, gaipten haber veren bir havari olacak yerde gerçekçi bir politikacı olsaydı (yani Mazzini olmasaydı) iki faaliyetin birbrine karışmasından doğan denge daha başka ve Mazzini için daha elverişli olacaktı; ve İtalyan devleti daha geri değil fakat daha modern temeller üzerine kurulacaktı”

“Vico’nun değimiyle ‘kaderin cilvesi’ sayılabilecek olan bu ‘yeniden kuruluşlar’ (restaurations) üzerine dinamik bir hüküm vermek gerekir. “

Dinamik hüküm, mesela italyadaki iktidar savaşı içinde, çelişkileri değerlendirmek ve toplumsal dinamiklerle ilişki halinde yönelişleri hesaba katmak anlamına gelir. Gramsci, böyle bir değerlendirme ışığında, italya devletinin daha geri değil daha demokratik olarak kurulmasını dikkate alan  bir vurgu yapar. Daha geri ile daha demokratik arasındaki fark konusunda yanılgıya gerek yoktur. Yeniden kuruluşlar, toplumsal özgürlüğü ve eşitliği, sermaye ile emek, ezen ile ezilen  arasındaki nihai karşıtlığı ortadan kaldıran süreçler değildir. Toplumsal kesimlerin farklı taleplerinin ve yönelişlerinde beliren eğilimlerin soğurulmasıyla oluşan bir durumu gösterir.

Gramsci ilgili bölümde, verdiği örneklemelere işaret ederek, bu tür durumlardan, siyaset bilimi açısından ilkeler çıkarılıp çıkrılmayacağını sorar. Bu bir anlamda pasif devrim dediği şeyin kavramsal statüsünü belirlemek için öne sürdüğü bir sorudur. Bu süreçlerden analize yönelik ne tür ilkeler çıkarılabilecektir. “Bu pasif devrim kavramına  ( ve bunu doğrulamasına İtalyan Risorgimentosu’nda rastlanır) moleküllerin değişmesi konusundaki yorum ölçütü uygulanabilir; aslında bu değişme, derece derece, kuvvetlerin daha önceki bileşimini değiştirir ve yeni değişmelerin kaynağı olur.”(s.300) Sanıyorum önerilen yorum ölçütü pasif devrim kavramının abartısız ve yerli yerinde kullanımı için dikkate alınması gereken bir noktayı gösterir. Böylece kavramın paradoksal yapısını da anlamak olanağı bulunacaktır. Pasif ve devrim gibi, birbiriyle zıt iki terimin nasıl bir arada kullanıldığını ve neden siyaset bilimine sokulduğunu somut İtalya tarihi değerlendirmesi yanında, bu soyutlamalarla da anlayabiliriz.

“Şu ya da bu şekilde, Risorgimento sürecinin gelişmesi, rasgele ortaya çıkan önderlerin izindeki ‘demagojik’ kitle hareketinin önemini ortaya koymuşsa da, bu gelişmeyi aslında örgütlenmiş olan geleneksel güçler yani uzun süredir kurulmuş ve başlarında iyi yetişmiş önderleri bulunan partiler ele geçirdi. Bu tip bütün siyasal olaylarda her zaman aynı sonuç meydana gelir: (Yani Fransa da 1830’da köklü dönüşümlerden yana, demokratik halk kuvvetlerine Orleancı’ların üstün gelişi gibi. 1789 Fransız devriminde’de son cözümleme de napoleon’un, örgütlenmiş burjuvazi kuvvetlerinin jakoben kücük-burjuva kuvvetlerine karşı kazandığı zaferi temsil edişi gibi). Tıpkı bunun gibi dünya savaşı sıraısnda da yaşlı subaylar genç subaylrdan daha ağır basmışlardı. Herhalde, köktenci (radikal) halk kuvvetlerinin, karşılarındaki kuvvetlerin nasıl bir görevi benimsediğini bilmemesi, kendi öz görevini de tamamıyla bilmesine engel olmaktadır. Bunun sonucu olarak da, kuvvetler arasındaki son denge üzerine, girişimlerinin gerçek yapısına uygun olarak, ağırlıklarını koymalarını ve daha büyük bir ilerleme temeline ve daha çağdaş isteklere dayanan bir sonuç elde etmelerini öylemektedir.

Hep bu ‘pasif devrim’ ya da ‘devrim-yeniden kuruluş’ kavramı konusunda şu noktaya işaret etmeli: İtalyan Risorgimento hareketinde, bazı tarih yazımı eğilimlerinde, nesnel koşullarla tarihsel olayın öznel koşulları arasındaki ilişki sorunu adı verilen sorun uygun biçimde ortaya konulmalıdır. Şurası açıkca bellidir ki, eğer, sadece öğretim amacıyla yapılmış bir ayrım sözkonusu değilse, nerede nesnel koşullar varsa orda da sözde öznel koşullar vardır: İşte tartışma da bu öznel güçlerin ölcüsü ve şiddetyi üzerinde dönebillir. Bunun sonucu olarak da karşı karşıya gelmiş olan öznel güçler arasındaki diyalektik ilişki tartışılır”(304)

Meselenin “aydın  terimleriyle” ortaya konulmasından sakınılmalıdır Gramsci’ye göre. Örneklemelerinde yapmaya çalıştığı gibi konunun hem siyasal hem de tarihsel biçimde ortaya konulması gerekir. Nesnel koşullar ve öznelerin dağılımı. Egemen blok içinde ne olmaktadır, ilişki ve çelişkiler nelerdir, siyasal toplum nereye yöneltilmektedir, ne tür bir rejimden ne tür bir rejime geçilmektedir ve bunun sivil toplumla ilişkisi ne şekilde oluşmaktadır. Neler tasfiye edilmekte, hangi ittifaklar söz konusu olmakta, ne türden uzlaşmalar süreci biçimlendirmektedir. Nelerin eklemlendiğini, hangi taleplerin aktive edildiğini ve soğurulduğunu, hangi kitlelerin mobilize edildiğini bilmek önemlidir.

Pasif devrimler, yönetenlerle yönetilenler arasındaki, yönetenlerin kendi aralarındaki, sivil toplumla siyasal toplum arasındaki ilişkileri dinamik hale getirir. Siyasal düzlem aktif haldedir, hamleler birbirini izler, saflaşmalar yeniden saflaşır ve düşünceler hareket halindedir. Öznel bir güç olabilmek, bu süreçlerde “elle tutulur gözle görülür gerçeklikle” öznelerin kendilerini ölcebilmeyi ve “yaygın ve etkin” bir halk bilinci haline gelebilmeyi gerektirir. Bu noktada tarihsel-siyasal süreç niyet okumalarıyla kavranamaz, politik düzelem de “somut durumun somut tahlili”ni içeren bir ödev kavrayışı gereklidir.

Pasif devrim, köktenci/radikal bir devrimin içeriksizleştirimesi ve olanaksızlaştırılmasıdır. Devrimin imkanı böylece değişim ve dönüşüm algıları içinde masedilir, devrim bypass edilir.  Böylece Gramscici pasif devrim kavramı, en belirgin anlamını, kökten dönüşümleri engelleyen bir değişimi ifade etmesiyle işlevsellik kazanır. Bununla birlikte Gramsci’nin ya da kavramın sırt çevrilebilir, görmezden gelinebilir ya da gaipten haberlerle değerlendirilebilir olduğu anlamına gelmez bu. Kökensel “dönüşüm” engellenmiş fakat toplum, kendisinin de soğurulmasıyla, derece derece, moleküler olarak derin değişimlere maruz kalmıştır. Sistemin belirli yapı taşları değişmiş, yeni bir egemenlik düzenlenmesi ortaya çıkmış ya da çıkmaya başlamış fakat egemen sısnıflar egemenliklerini korumuşlardır. Pasif devrimler anti-sistemik hareketlerin devrimci gücünü emmeyi hedefler temel olarak, belirli bir durumda başarılı olduğunu söyleyebiliriz bunun, ancak anti-sistemik yönelişleri bir bütün cözüştürdüklerini söyleyemeyiz.

3 Yanıt to “pasif devrim”

  1. elestirel gunluk Says:

    http://www.izlesene.com/tv/ntv/video/banu-guvenle-arti-25-mayis-2011/3578805

  2. S Says:

    Antonia Gramsci nin Tarihsel Blok Teorisi çerçevesinde devrimsel ve siyasal şiddet kavramları hakkında bilgi verir misiniz ?

  3. kacakkova Says:

    ayip olmaz ise, gramsci’nin “modern prens“ini ve portelli’nin “gramsci ve tarihsel blok” kitabini önerebilirim…

Yorum bırakın