buzda yürüyüş

by

 

buzda yürüyüş, çılgın bir inanç ve bir inatla ölümü bertaraf etmek için çıkılan bir yolculuğun güncesi. ölümcül hasta arkadaşının ölümünü durdurmak, geciktirmek ya da ertelemek için yola çıkıyor werner herzog -“her şeye ağır basan tek düşünce var: buradan uzaklaşmak. insanlar beni korkutuyor. eisner’imiz ölmemeli, ölmeyecek, buna izin vermeyeceğim”- köyleri, kasabaları, patikaları, yamaçları, asfalt yolu, insanları, yalnızlığı, yağmuru ve karı katediyor. çok yalın cümlelerle kaleme almış herzog yolculuğunu. dostluğa ve inanca dair, bir o kadar yalnızlığa, doğaya ve insana dair çıplak gözlemler, neredeyse. bazen bir film karesi gibi söyledikleri. bazen olan şeyleri mi anlatıyor, bir rüyanın betimlemesi mi anlattıkları kestirmek kolay değil. ama hepsinde apaçık. yürüyüşün kendi içine giden yollarını da görebiliyoruz böylece.  arzunun öncesinde gerçekleştirilen adak, içsel bir yürüyüş aynı zamanda. gitmek ya da yürüyüş düşüncesini kışkırtıyor metin. belirli bir amaç ve bir hedef bile olmaksızın belki de, gitmek, yola çıkış, kendine ve dünyaya karşı, kendine ve dünyaya doğru -“kısa ve müthiş bir an için ölümüne yorgun bedenimden tatlı bir his akıp geçti. dedim ki, pencereyi açın, son birkaç gündür uçabiliyorum.” her şeye ağır basan o tek düşünceyi hepimiz biliriz aslında, başka sebeplerle, başka yollardan çıkıp gideriz olduğu kadar. nihai bir yol yoktur çünkü, varılacak nihai bir yer yoktur. buradan uzaklaşmak’tır aslolan. geceleri yürürüz, apansız bir iç sıkıntısıyla, bir suyun kenarına, bir köprüye, bir ormana ya da onulmaz bir yorgunluğa düşene değin. ve her yola çıkışta değişir içimizde mutlaka bir şeyler. sesler, anılar, düşünceler değişir, sonsuz bir tekrarın içinde. hegel’in “kötü sonsuz” dediği şeyi kendi içimizde alt etmek isteriz, bir adım, bir adım daha, “her şey başka türlü olabilirdi”yi gösteren küçük bir fark için.

3 Yanıt to “buzda yürüyüş”

  1. geç hasat Says:

    düş ile gerçek bazen yer değiştirir. bazen de birbirine dönüşür bu diyalektik sıradan hayatların roman olduğu bir kırılmaya olanak verir. herşey öyle olağandışı ve şaşırtıcıdır ki kendi hayatına yabancılaşır şaşkınlıkla izlersin. bir film karesidir yaşananlar, bu gerçek olamaz, düş görüyorum galiba hissine kapılırsın. buzda yürümek de böyledir. yürüdüğün sürece bir mucize gerçekleşiyor hissine kapılırsın. delice bir tutku, inanç ve inatla aldığın bu risk ölümü bertaraf etme halidir. Buz kırılınca herşey sona erecektir ama ya kırılmazsa yürümeye devam edip mucizeyi gerçekleştireceksindir. Buzda yürüme hali uçurumda bir ipin üzerinde yürümeye benzer. Uçurum ölümdür, üzerindeki ip, tutkunun, tehlikenin, yasak olanın doruğudur ya ölümü bertaraf edeceksindir ya ona teslim olacaksındır. Nitzsche’ye göre hayat rutinde değil, rutini kırandadır, ipte yürümek hayattır. İpte yürümezsen rutine razı olursun, rutin sıkıcıdır. Birgün içini kaplayan rutinden, onun sıradanlığından öyle sıkılır öyle bıkarsın ki, tek çaren uzaklara bilmediğin diyarlara, bilmediğin insanlara gitmek olur.. Yürürsün, patikalardan, ormandan, bozkırdan, yamaçlardan, yalnızlığını katetmekte olduğunu bilmeden yürürsün. her şeye sinen o gitmek fikri içini kemirir ta ki gidene kadar. gitmek, hep gitmek isteği ağır basar da aslında varılacak nihai bir yer de yoktur, aslolan o ruh halinden kurtulmak, rutinden kaçmak, uzaklaşmak isteğidir. Her nerede değilsen orada mutlu olacakmışsın hissiyle kendini savurup atarsın, oradan oraya. gidersin, apansız birgün bir iç sıkıntısıyla, bir uçurumun kenarına, bir köprüye, bir dağa, bir ormana her yol seni aynı yere götürür, her yola çıkış bir umut her varış, sonsuz bir tekrarın içinde tüketir kendini. hegel’in “kötü sonsuz” dediği şeyi kendi içiminde alt etmek istediğin için gidersin, ama gittiğin yol sonsuz tekrarın içinde bir adımdan öte bir şey değildir.

  2. rêzanaksoy Says:

    Gitmek hep cazip gelir. Hep giden olmak da bir o kadar yorucu. Yazıdan yola çıkarak epey sorusu olan bir kitap gibi görünüyor. Okunacaklara ekliyorum. Teşekkürler.

Yorum bırakın