V. ve yaşamın gücü

by

Bir roman taslağından ilk sesler,,,

bir güzel düş-ülkede yaşar v. dünyayı yeniden kuran bir özne olmanın ayrıcalığıyla. başka türlü bakar insana ve yapıp etmelerine, o yüzden insan olmaklığını yitirir. varolan insan tipine benzememenin bedelini, o insanlara bitip tükenmek bilmeyen bir enerjiyle kendi güzel dünyasını anlatabilmenin hayaliyle öder. v. güçlüdür, imgeseli okyanuslardan ve volkanların lavlarından yapılmıştır, yerinden oynatır, depremler yaratır gerçeklik üzerinde.

ama hala bir gerçek diyarda yaşadığından zamanın/mekanın, olayların onu çürütmesinin önüne geçemez. gerçek depremler izler halesini, bütün gözü dönmüş olaylar onun zayıflığı için pusuda bekler ama v. unutmaz: “bekleyiş ve unutuş” der, unutun sinsi hayallerinizi diye karşı çıkar onlara çünkü ile başlar yeniden “çünkü ben hep kendimi beklerim, kendimi size veremem, vermeyeceğim”. haykırır hep yeniden diyerek, hep kökten bir şeyleri başlatır. birbirlerine neden sonuçlarla bağlı olan insanlar/olaylar onun düzeni ve farklı iklimleri karşısında bir anlık şaşkınlık ve hayranlığa düşer… gerçek dünya bile ona hayranlığının hakkını verir ki böylece onu yerin dibine daha iyi gömebileceğini düşünür. gerçek dünya bile ona umut verir, unutsun diye,,, tuzaklar kurar beklemesin artık kendini diye…

v. ne zaman yaşamının özüne yerleştirdiği şeylerle ilgili bir sorunu olsa yere çöker kalır. toprağa giren beden gibi doğaya teslim olur. ağaçlar üzerinden çekilir, kuş sesleri diner, kara bulutlar havayı kaplar: bir karaduygululuk zırhı deler ruhunu… bırakır kendini v…

hep bırakır… tek damla gözyaşı süzülmeden izin verir dünyanın kendisini delik deşik etmesine! v. dünyaca başarısız olmuştur ama damgayı, mücadeleyi basmıştır gerçekliğin tarihine,,, çünkü ancak o-nun gibiler başarız olmanın ikliminden yeni bir dünyanın hayalini çıkarabilecek bir farklı neden sonuçlar diyarına sahiptir…

sahiptir,,, bu yüzden bırakır kendini, hep bırakır! alın sizin olsa v., başını paris’in görkemli kulesinde sergileyin, kollarını boğaziçi köprüsünden azgın sulara bırakın, ayaklarını yalnızca ayaklarını ona bağışlayın çünkü ayakta durarak deniz kenarında öylece nefes çekmeyi, ya da ormanda varoluşun sesini duymayı çok severdi…

ama zihnini nerede sergileyeceksiniz? ne diye bıraktı size, hep bıraktı!.. çünkü zihnini hep sakladı, hep korudu,,, o yüzden onu gerçek anlamda hiç var etmedi… gerçeklik onu bozamadı, bu yüzden zamansızlığın saklambacına, o güzel düş-ülkenin merkezine yerleştirdi…

hep bıraktı o, zihnini bulamayasınız diye… zamanın artık ileri gitmekten yorulduğu, bin yılların ardı arkasına eklendiği sonsuz binlerde hikaye sona yaklaşır gibi olduğunda bile hala bırakıyordu kendini v…. hep bırakıyordu ve bu yüzden hep zamana başka bir dünyanın hayali düşüyordu… o an bedeni orada bir an için ışıldıyordu, bir nefes çekiyordu geleceğin sonsuz olanakla bezediği dünyalar arasında,,, bir nefes başka dünyaların insanları için…

hep bırakıyordu o nefesi havaya, mevcut dünyayı zehirlemeye and içmiş bir kelebeğin ağzından girip çıkan bir nefes damlası, bir sonsuz günlük… ona bakıyordu! o ise hala kendini bırakıyordu…

şimdi rahat et dünya, kendini hep bırakan karşısında bundan başka ne yapabilirdin ki! rahat et ki, damarlarında yaşamın hep süzülsün v’nin hayaleti,,, hiç rahat bırakmasın seni ve zamanları ardı arkasına gelen bir zincir olmaktan sonsuzun döngüsüne dönüştürsün!

sen rahat et ey dünya, sana ait olan her şey senin elinde… ve benim dünyam da benim elimde ve senin içinde o küçük bedenimle o büyük dünyayı taşıyabiliyorum ben,,, sen beni bile taşımasını beceremezken!..

ve hep bırakıyorum kendimi sana… al beni içine, varoluşun bütün renklerinde bir kelebeğim ben, tek günlük yaşamlarda kılıktan kılığa dolaşırım,,, yaşam tüten her yerde bırakırım kendimi,,, sızarım sızarım…

Düş ülkeden sızan şarap olmanın insanlığıyla ya da düş ülkeden sızan insan olmanın şaraplığıyla kadim deliliğim ıslatır bütün dilleri!..

hep bırakır kendini o dillere v,,, kelimelerin dillerine.

2008 aralık
v.
….

ama gerçek şu ki ve derçek (diyen-gerçek) dünya bu ki: yaşam şimdi v.’ye kendini teslim etti,,, böylece v. ruhunu yaşamdan çekip aldı… yazı her zaman v.’nin krallığı olduğundan onu bir zafer alanı olarak yaşamak hep bir kader belki ama gerçekte zaman bu zaferi bozuyor,,, v. yalnızca bir kere kendini bırakabiliyor! asla hep değil… işte yazı’nın dışındaki dünyanın tekliği…

aralık 2008
yaşamın gücü…

Bir Yanıt to “V. ve yaşamın gücü”

  1. aydan atlayan kedi Says:

    Çok çok güzel… defalarca okuyabilirim defalarca…

Yorum bırakın