door to nowhere

by

bir kapı, içeriyi dışarıdan ayırmıyorsa, geçit ve sınır çizgisi olarak, hem giriş hem bir engel olarak kendi aporisini tanımıyorsa yani yapılıp içine yerleştirildiği sınırlandırıcı bir duvarın parçası değilse, hala bir kapı mıdır? böyle bir kapı, tam da tüm gücünü temsil ettiği ayrım’ın iptal edilmesi olmayacak mıdır? yemyeşil çimenlerden boz bulanık dağlara giden, ama “dışarıya” mı çıktığınızı yoksa “içeriye” mi girdiğinizi bilemeyeceğiniz bir geçiş sınırı. yanından da geçip gidilebilir, sınır-duvarla ilişkisi bir boşlukla ayırılmış olan kapı, kendi açmazını yeni bir açmaza dönüştürerek -açmazı radikalleştirerek- bizi imgelemin eşiğinde bırakır. kendi imgeselliğine ihanet eden imge, burada, artık sınırla dayanışması gereği yalnızca kapalı olduğunda açılabilir olan ve aynı şekilde, açık olduğunda kapatılabilir olan kapının imkansızlik eşiğine dönüşüyordur. magritte’nin “imgelerin ihaneti” dediği de, başka bir açıdan buydu belki. kapı olmayan kapı: ölüm.

rabirius

Door_to_nowhere-rabirius

View original post

Yorum bırakın